"HAYIR" Cephesine Edibali de Katıldı; Hayırlı Olsun!

Cuma, Eylül 10, 2010

21 Ağustosta MP İstanbul il başkanlığı bir iftar yemeği vermiş, Allah kabul etsin. Orada sayın genel başkan uzun, duygu potansiyeli yüksek bir konuşma yapmış. Bu konuşma partinin internet sitesinde yer alıyor. Nihayet aylardır yaprak kıpırdamayan sitede bir hareket olmuş.

MHP’ye ve bizim MP’ye Neler Oluyor, Anlamıyorum, Anlayamıyorum!

Hiçbir anayasa değişikliği bu kadar gürültü koparmamıştı. Şimdi ne oluyor da ortalık böylesine hareketlendi, cepheler oluştu, hatlar keskinleşti? Akl-ı selimle etrafı seyredince bütün fırtınanın HSYK ve AYM yapısının değiştirilmesine yönelik değişiklik maddelerinden kaynaklandığı görülür. Ne var bu iki maddede?

1. Beş kişilik üye yapısı ile HSYK bütün yargı mensuplarının terfi, tayin, özlük hakları hatta meslekten atılmalarına kadar varan tecziyeleri konusunda tek yetkili kurul. Hele iktidarlarla da kafa kafaya verebilirse tam bir despotizm aracı. Üstelik kararları da yargı denetimine açık değil. Aynı mevcut YAŞ gibi. Attım diyorsun, kestim- biçtim diyorsun ve yaptığın yanına kâr kalıyor(-du).

Şimdi bu kurulun üye sayısı artıyor. Üç daireli, bağımsız bütçeli, sekreteryalı bir hale geliyor. Adalet Bakanı ve müsteşarı, mevcut kurulu kilitleyip çalışamaz hale getirirken, değişiklikle 22’de 2’lik bir ağırlığa düşürülüyorlar.

Bunlar işin teknik yönleri. Haydi, Statükonun, tek adamlığın, milli şefliğin bütün nimetleriyle beslenmiş CHP’yi ve onun yetiştirip beslediği statükocu bürokrasiyi anlarım da MHP’ye ve bizim MP’ ye neler oluyor anlamıyorum, anlayamıyorum.

Üstelik kurula yeni seçilecek üyeler en az 15 yıldır görevde olan hâkimlerden olacak. Eğer Tayip Erdoğan, on beş sene önceden bugünlere adam hazırlamış ve de şimdi onları tek tek seçtirecekse HELAL OLSUN!  

Korkulardan biri bu. Yargının kendi saltanat araçlarından biri, üstelik mikser bıçağı gibi kıyıcı, ve denetimden uzak bir organı niçin bu kadar kıymetlenir? “Yargıyı ele geçirecekler” feryadının altında, “Orası bizimdi, bizim kalacak!” mantığı ve kavgası yatıyor olmasın?

Ayrıca Tayip Erdoğan’ı tek adamlıkla, başkanlık sistemine yönelmekle hatta despotlukla suçlayanlar şunu da otomatikman kabul etmiş olmuyorlar mı? Bizim başkanın müstehzi yakıştırmasıyla RTE, en az on beş yirmi yıl daha iktidarda. Çünkü yapılan değişikliklerle yargının tamamen iktidarcı olması en erken on beş yılı bulur. Bütün bir muhalefetin ve statükocu kurumların angut gibi baktığını, donup kaldıklarını da var sayıyorum bu arada.

Zamanında Moğultay’ın, Seyfi Dede’nin yerleştirdiği ve yetiştirdiği hâkimlerden oluşan, kendi işleri dışında hemen her konuyla uğraşan bu kurumlarda, kafalar biraz çeşitlense ve çoğulculuk esasına geçilse bunun neresi kötü olur? Yoksa bu kurulu savunan ya da “HAAAYIIIIR” cephesinin yılmaz savunucuları, bu tek tipçi, despot ve yargı denetiminden kaçırılmış vesayetçi kurullarla kendi karakterleri arasında bir yakınlık, bir özdeşlik mi kuruyorlar acaba?

2. Gelelim AYM’ ye.  Anayasa Mahkemesi ama son yıllardaki saç baş yolduran hukuksuz kararlarıyla Ana Muhalefet Mahkemesi olan kuruma. Onun da yapısı ve üye sayısı değişiyor. Teknik ayrıntılarına merak eden bakar. Değişik kanallardan yeni üyeler geliyor. Üstelik kendisiyle ilgili değişikliği AYM ufak birkaç değişiklikle de onayladı. Dün bir tv kanalında “Hayır”cı hayırsızlardan biri şöyle diyordu: “AYM bu değişiklikle kendi idam fermanını kabul ediyor.”  İktidarla meclisle çatır çatır kavga etmesini bilen; zaman zaman kendini yasamanın da, yürütmenin de yerine koyabilen bir yüksek mahkeme bunu gör-e-miyor ama taraftarları şimdiden yas tutmaya başlıyor.

Anayasa Mahkemesi, malum Yüce Divan olarak da görev yapar. Tayip Erdoğan, bu mahkemenin yapısını değiştirerek yüce divana gitmekten kaçma planları yapıyormuş. İddia bu. Yine bu iddianın gerçekleşmesi için en az on beş yıla ihtiyaç var. Çünkü mevcut ana muhalefet mahkemesi 13 Eylül’de birdenbire Tayipçi kesilmezse mevcut asıl ve yedek üyelerle yolunu devam edecek.

Sanki meclisten 411 oyla geçen bir yasayı hiç yetkisi olmadığı halde içerik bakımından inceleyip iptal eden bu AYM değil. Sanki 2007’de cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 hokkabazlığını icat eden bunlar değil. Mevcut 12 Eylül-Evren anayasası bile bunların şirretliğine mani olmak için sadece şekil incelemesi yapar dediği halde, burunlarını sivil iktidarın her işine sokanlar bunlar değil. Adamlar bütün politik önyargıları ve kabullerine rağmen değişikliği onaylayıp sakınca görmediler ama “hayır”cı fanatizm bunu bir türlü kabul etmiyor, edemiyor. Olmaz ya hani bir an düşünelim. Biz iktidar olsaydık bu kurum ve kafalarla çok güzel anlaşacak mıydık acaba? Bu kadar savunduğumuza göre? Yoksa karşı çıkışın altında ebedi muhalif kalmanın hırçınlığı da mı var?

O Halde Mesele Nedir?

Mesele Sayın Edibali de dahil bütün statükocu- ulusalcı (MİLLİ değil, MİLLİYETÇİ değil dikkatinizi çekerim) cephenin dediği gibi, tek adamlık, despot iktidara geçiş ya da yargıdan hesap vermekten kaçma meselesi falan değildir.

Mesele: Türkiye’nin artık köhnemiş, çağdışı kalmış kurum- kurul  ve anlayışlarına biraz da dış dünyanın dayatmalarıyla yeni ama yetersiz bir biçim verme çabasıdır. Tam da burada Sayın Edibali’nin talihsiz ve anlayamadığım bir ifadesine yer vermek istiyorum: “Senin vazifen Türkiye Cumhuriyeti Devletini düzenlemek değil. Böyle bir yetkin yok.”

O zaman biz onca sene “Milli Devlet” derken neyi ve niçin amaçladık? İktidarlar mevcudun, statükonun tasdikçisi; halkın meclisi de bürokrasinin postal yalayıcısı, birilerinin “hık deyicisi” midir ki?  Demek hasbelkader biz iktidar olsak, uslu çocuklar olarak mecliste kilometre doldurup yoklamalarda devamsızlık rekoru mu kıracaktık?

Devam ediyor sayın başkan:” Niye yok? Çünkü anayasa müşavere ile değil, müşavereyi de aşan mutabakat ile yapılır.” Çok güzel ve elhak doğru. Konuyla ilgili de insanlık tarihinin görüp göreceği en zirve örnek veriliyor. Medine antlaşması ya da Medine Anayasası. Böylesi elbette ideal olan, yapılması gerekli olan bir anayasa modeli. Ama söz konusu olan Türkiye ise ve onun baştan aşağı yozlaşmış kurumları, anlayışları, ön yargıları; uzlaşmaktan değil kavgadan beslenen insan modeliyle, diğergâmlık ya da empati nedir bilmeyen kafalarıyla mı “Tam bir mutabakat”la yapılacaktı anayasa?

Bu Değişiklik Onaylandıktan Hemen Sonra Yepyeni ve Sivil Anayasa Çalışması Kaçınılmaz Olacaktır!

Hayır’da hayır görenler gerçekten samimi iseler önlerine güzel bir fırsat gelecek. Bu değişiklik onaylandıktan hemen sonra yepyeni ve sivil anayasa çalışması kaçınılmaz olacaktır. Buyurun gösterin uzlaşmacılığınızı. Buyurun önce komisyonlara katılın mecliste, daha önce yazdığınız raporlara, taslaklara, tasarılara sahip çıkın; dün yazdığınızı bugün inkâr eder görünmeyin.( Bu cümle CHP ile ilgilidir. Çünkü gelen değişiklik paketinde zamanında onların istediği ama Tayip Erdoğan getirince karşı çıktıkları düzenlemeler var.) iktidara sunacak değerli görüşleriniz varsa birazcık Ankara’ya uğrayın, hatta orada oturun artık. Çünkü İstanbul’u hala payitaht sanabilirsiniz ama başkent ve siyasetin merkezi ne yazık ki Ankara.

Sayın Genel Başkan’ın konuşmasından İslam tarihi ile ilintili, duygusal yoğunluğu yüksek ifadeleri çıkarın CHP’nin Kemal’i ya da MHP’nin Devlet’i ya da dışarıda olsa muhakkak değerli fikirlerinden istifade edeceğimiz İP’nin Perinçek’inden farklı bir yaklaşım kalmıyor geriye ne yazık ki.

Bu ve benzeri pek çok yaklaşımı görünce insan sormadan edemiyor. Biz ne zamandır bu köhne sistemi ve kurumları savunur olduk? Ne oldu da bunca yıl devlet nimetleriyle beslenen, askeri ve sivil bürokrasiyle bir vesayet rejimi kurup milleti ve onun temsilcisi meclisi, siyaset kurumunu küçümseyen, dışlayan, ikide bir darbe yapıp kafasına göre devlete biçim verenlerle kol kola yan yana geldik. Ya da Sayın Edibali ve bağlıları geldi?

Demokrasi yokluğundan, tek adam diktasından, despotizmden bahsettiği; istişare ve şuranın güzelliğinden söz ettiği bölümler beni nedense hazin bir biçimde gülümsetti. Kim bilir aklıma neler neler gelmiştir değil mi?  

Bize Ne Olduğunu Anlayamıyorum!

Aydın Doğan medyasını, MHP’ nin artık ırkçı milliyetçiliğe kayan  ulusalcı tutumunu, ihtilalcilik-cuntacılık gibi aşağılık bir illete yakalanmış TSK mensuplarını, asla sivil bir parti olamamış, devletin bir organı, siyasetteki maşası gibi şekillendiği için her sivilleşme hamlesinin önündeki takoz: CHP’yi, geçimini devlete yüklemiş yetmeyince kendi yükünü de eklemiş bürokrasiyi bu cansiperane kavgada anlıyorum da… Bize ne olduğunu anlayamıyorum. Millete “bidon kafalı, göbeğini kaşıyan ayı”  diyen entel dantellerle, kafatasçılarla, değişmem- değiştirmem takozlarıyla bizim yolumuz kesişmemeliydi benim bildiğim kadarıyla.

Velev ki dendiği gibi tek adamlığa, yargıdan kaçmaya, başkanlık hatta padişahlık kurmaya götürecek bu değişikler ülkeyi; ne güzel işte. Karşı çıkıp enerjini harcayacağına 2011’de seçim var. Düş yollara, kazan seçimi, sonra ilan et şahlığını-padişahlığını. Ama o da mümkün değil, değil mi? (Buradaki ifade bütün hayır’cılaradır. Yine yanlış anlayıp köpürmeyin. Aşağıdaki bölüm de öyledir.)

Siz bu kafayla milletin tersine tersine iş yaptıkça Tayip daha çoook seçimler kazanır değil mi? Bunu görmek ve çaresiz kalmak değil mi aslında sizi kızdıran? Eksiği kusuru olsa da bal gibi biliyorsunuz adamın pek çok konuda zoru başardığını. Pek çok şeyin ilk defa bu 8 yılda gerçekleştiğinin de farkındasınız. Ama ah o kibriniz, kıskançlığınız ve tembelliğiniz yok mu? Hem RTE gibi gezip dolaşıp milletin içine girmiyor hem de onun elindeki ciğere bakıp bakıp yutkunuyorsunuz. 

Üstelik dağdaki çobanda, sonradan şehirli olmuş soğan kokan, kıllı heriflerde de size doğru bir yönelme göremiyorsunuz. Böyle giderse de olacak gibi değil. O zaman geriye tek bir şey kalıyor. Yapılanları toptan inkâr!

İyi de bu tavrı Sayın Edibali’nin pek güzel anlatıp vurguladığı Müslüman vicdanı, adaleti ve sağduyusuyla nasıl yapacağız biz? Kötüsüne kötü derken iyisine de iyi demek bu kadar zor mu? Tarihten pek güzel adalet ve yargılama örnekleri verirken biz niye aynısını siyasi rakiplerimize tanımayız? Yoksa “Kendine demokrat ama başkasına cellât” hastalığı bize de mi bulaştı. Ya da hep vardı da biz mi yeni yeni öğreniyoruz?

Konu uzun sevgili dostlar. 

Yarın bayram Şimdiden Mübarek Ramazan Bayramınızı kutlarım. 

İnşallah insaf sahibi olmamıza vesile olur. Ve inşallah 13 Eylül, bu garip milletin ufkuna yeni bir hürriyet penceresi açar, bir bayram da o olur. Bir de anlamamakta ısrar eden ama saldırma donanımlı kardeşlere sesleneyim. Siz iki, yetmezse üç defa okuyun yazdıklarımı. 

Hala anlamadıysanız da oturup bir şeyler yazmayın. Bayram bayram kırmayalım birbirimizi. 

Ve hala anlayamayacak olanlara son not: "Ben Tayyip'çi, AKP'ci değilim". 

Mücadeleciyim. 

Ama Millet Partili de değilim.

Kusura bakma Aykut Ağabey, ben EVET diyeceğim. MP Malatya il başkanı kardeşim gibi.

Tevfik Yaşar Tekeli
10.09.2010

9 yorum:

Ziyaretçi,  12 Eylül 2010 00:47  

Evetleriniz de muhteremdir, muteberdir
Hayırlarınız da daha muhteremdir muteberdir.
Ama kardeşliğimiz sarsılmasın
"Aman ha solmasın vefa çiçeği"
Mehmet KUdürioğlu DOKUZOĞUZ.

Ziyaretçi,  12 Eylül 2010 11:36  

iyi de Mehmet Bey, "evet veren müslüman olamaz" demek kardeşliği sarsmaz mı???

Ziyaretçi,  12 Eylül 2010 17:35  

Haşa Mehmet Bey. Asla böyle bir ifade kullanmadım. Kullanmam.
Her kim Lailahe illellah Muhammedün Resulullah derse Müslümandır.
Burda benim ortaya koyduğum rey bana göre isabet oranı en yüksek olan görüştür. Ama yanlış ihtimali de olabilecek görüştür.
Kardeşimin ortaya koyduğu rey bana göre yanlış ihtimali yüksek,ama doğru ihtimali de olan görüştür.
Önemli olan her iki görüşün oluşturulmasında Hak rızası ve Hak ölçüleri dikkate alınsın.
Niyyet sırf Allah'ın rıza olsun.
Hakk'a emanet olunuz Can kardeşim.
Mehmet Kudürioğlu DOKUZOĞUZ

Ziyaretçi,  12 Eylül 2010 23:25  

Mehmet Bey Kardeşime...

"Hukuk bakımından, siyaset bakımında, idare bakımından... (bu anayasa) bir Müslüman’ın ‘evet’ diyebileceği bir şey değildir."

demiş genel başkanınız... Bunu kast etmiştim. Haşa.. bizce de.

Ziyaretçi,  12 Eylül 2010 23:25  

Mehmet Bey Kardeşime...

"Hukuk bakımından, siyaset bakımında, idare bakımından... (bu anayasa) bir Müslüman’ın ‘evet’ diyebileceği bir şey değildir."

demiş genel başkanınız... Bunu kast etmiştim. Haşa.. bizce de.

Ziyaretçi,  12 Eylül 2010 23:25  

Mehmet Bey Kardeşime...

"Hukuk bakımından, siyaset bakımında, idare bakımından... (bu anayasa) bir Müslüman’ın ‘evet’ diyebileceği bir şey değildir."

demiş genel başkanınız... Bunu kast etmiştim. Haşa.. bizce de.

Ziyaretçi,  13 Eylül 2010 01:56  

Ya Rabbi senin ile basliyorum sozume
Rahmetin esirgeme su gunahkar ozume
Sen ki kalplerdekini isiten ve gorensin
Nefsimin sayfasini rizan ile durensin
Kul derdine dusunce baska kime gidesi
Dua dili oluyor sabir onun didesi
Acilan ellerimi bos cevirme ya Habir
Ya rahmet teskin eder ya da tastan bir kabir

Beser yaratilinca zulmu eksik olmadi
Caglarca kan akitti yine payi dolmadi
Nefreti sevgisini her daim asiyordu
Sirtindaki kamburu gun be gun tasiyordu
Dunyanin gafletine buhran ile bir dustu
Caresiz nefislere kor seytanlar usustu
Olmayani olduran vaadlere inandi
Kendine zulmedenler kendisiyle sinandi
Kimisi ama dogdu, kimi lal, kimi sagir
Gafletin delaleti ozurunden de agir

Kimisi ilim sanar sirtindaki yukunu
Gunahi cebretmekte bilmeden hem yekunu
Liyakatin buyugu bu dunyada bicilmez
Ilim bir sarap olsa bir yudumda icilmez
Kisi ola ki bilir kadim acziyetini
Acik etmez o vakit kendi acz niyetini
Bu yuzden alim olmak cehaletin bilmektir
Kibrini, gururunu hepten silebilmektir

OFY

Ziyaretçi,  24 Eylül 2010 01:30  

Birisi Edibali'ye artık DUR desin!

Ziyaretçi,  19 Ekim 2010 22:39  

evet dur demek gerekli..
DUR!!
ama bu Sayın EDİBALİ'ye değil isminden fikrinden çirkinleşecek kadar rahatsız olanlara söylenmiş bir ikazdır!
bugün Sayın Aykut Edibali'nin yanında olanlar tüm sağdyusu tüm bilinci ile yıllar önce biçilmiş davanın çabasındadırlar. her kim zamanında birinde EDİBALİ'nin yanından ayrılmış olup da bu ayrılışına, fikrine ve yaşayışına saygı istiyorsa el-hak önce kendi saygı göstermelidir. yapılan saygısızlıklar hatta bazen şımarıkça terbiyesizlikler ne bu davanın bugünkü insanlarına ne de geçmişteki insanlarına yakışmaz!!! DUR!! çamur atma!! hazdemedemiyorsan sus!! ya da edebinle yap ikazını itirazını.. "EVET de muhteremdir HAYIR da" hala kucaklayıcı yapıda olan (zehirli aknelerini sıkıp patlatma ve defetme hakkına sahip olan) bu hareket spekülasyonları değil ilm-i siyasiyi ortaya koyuyor. bana göre sana göre veya bir başkasına göre böyle olmayabilir. bu aşağılamayı terbiyesizliği gerektirmez!! karın ağrıları beyni küçültmesin!! taassup oldğu idda edilip de EDİBALİ düşmanlığı taassubuna dönüşülmesin!! yazıktır günahtır. bu hareket, ülkesinin dininin kötülüğünü değil aksine şaha kalkışını istemektedir düşlemektedir bu uğurda çalışmaktadır.
ve son ricam..
lütfen kimse geçmiş güzel günleri sadece kendine maletmesin.. hala inandığımız bu davanın geçmişini şu an bu davanın içinde olmayanlar kendi öz mülkiyetleri sanmasınlar, sahiplenmesin..

Yorum Gönder

"Mücadele Birliği nasıl ki kurluduğu yıllarda sahabe iştiyakı, imanı, gayreti ile çalışmışsa; Bugün de hiç bir grup, parti, şahıs tekelinde değildir.

Bu teşkilatın tezgahından geçenler yine aynı kardeşlik duyguları ile birbirlerine bağlıdır. Bunu ifsad eden, arada husumeti yayanlar asla Mücadeleci olamazlar!"

Son Yorumlar

İman Et
Mücadele Et
Zafer Senindir!
Zafer Hakkın
ve Hakk'a inananlarındır!
Kopyalama hakları: GNU, GÖBL.