İlk Mücadelecilerin Yetişme Metodları

Pazartesi, Eylül 22, 2014

Editör Notu: İrfan KÜÇÜKKÖY Ağabey'in facebook'ta paylaştığı bu yazısını, arşivimize aktardım. Yazının en altında, orjinal gönderi bağlantısına ulaşabilirsiniz.

Mücadelelecilerin kültürel olgunlukları başlangıcından beri dikkatleri çekmiştir. “Nasıl yetiştiriyorsunuz” sorularına muhatap ola geldik. Hâlâ da aynı sorulara muhatap oluyoruz. İlk günlerde uyguladığımız usulleri, “Bir Uyanışın Anatomisi: MÜCADELE BİRLİĞİ” kitabımdan aynen sunuyorum. İlk çalışmalarımız üzerine bir ayna tutmuş olacağım. Tabii ki genel prensiplerimiz aynı kalsa bile usullerimizde büyük gelişmeler olmuştur.

KÜLTÜR ÇALIŞMALARI
Periyodik kültür çalışmalarına katılmayanlar, sempatizan veya taraftar olabilirler. Seminer çalışmalarını terk edenlerin Teşkilât ile bağları kesilir.
Bu terimin bizim (Mücadelecilerin) literatüründe özel bir anlamı vardır. Buna seminer çalışmaları da diyoruz. Bu ortalama beşli grupların (dört, altı, yedi de olabilir), periyodik olarak bir araya gelip tespit edilen bir metni okumaları, fikirleri özümlemeleri ve faaliyet alanlarındaki konuları müzakere etmeleridir.




Bu seminerde daima piyasada neşredilen kitaplar okunmuştur. Bunların bir kısmı muhtelif yazarlara aittir. E.Kırşehirlioğlu’nun, “Türkiye’de Misyoner Faaliyetleri” gibi. Daha sonraları ise kendi yayınlarımız okunmuştur. “Gerçek Emperyalizm, Kadroların Vazifeleri, İhanet Plânları, Akaid, İlmi Sağ, İnkılâp İlmi” gibi kendi neşriyatımız olan kitap ve incelemeler okunagelmiştir. Ayrıca bu toplantılarda, elemanların faaliyetleri kontrol edilmekte, otokritikleri yapılmakta, hataları düzeltilmekte ve ufukları açılmakta idi.

Sağda, hiçbir siyasî parti ve cemaat kendi elemanlarını kültürel eğitime tabi tutmamıştır. Elemanlarını yetiştirmek üzere özel kontrole almamıştır. Elemanlarını hiyerarşize etmemiştir. Onun için de yetiştirici olamamışlardır.

Periyodik kültür çalışmalarına katılmayanlar, sempatizan veya taraftar olabilirler. Seminer çalışmalarını terk edenlerin Teşkilât ile bağları kesilir.

KÜLTÜR-FİZİK ÇALIŞMALARI


Maalesef yakın tarihte arkadaşlarımızın karşısına engellemeler; yumruk yerine sopalar, bıçaklar ve daha korkuncu silahlarla, tabancalarla çıkacaktır.

İleride fizikî engellerle karşılaşma ihtimalimiz vardır. O halde yumruklarımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Kendimizi yakın dövüşe, sırf savunma niyetiyle hazırlamamız şart. Saldırı asla bizim programda yoktu. Teşkilâtın içinden pek çok kişi böyle bir engelle karşılaşmayacak ama karşılaşanlar kendilerini savunabilmelilerdi.

Bunun için avuçlarımızda balmumu ezme, lobut çevirme gibi kültür-fizik çalışmaları yapıyorduk. Bunun için balmumu tedarik edip, evlerimize ikişer lobut almıştık. Her gün kendi kendimize beden eğitimi yapıyor ve lobut çeviriyorduk. Aslında yakın dövüş teknikleri öğrenilmeden, sadece yumrukların güçlendirilmesi ile yakın dövüşün öğrenilmeyeceğini yakın zamanda anladık. (Ben lise gençliğimde, Hasan Elmas ile birlikte boks çalışmalarına katılmıştım.)

Maalesef yakın tarihte arkadaşlarımızın karşısına engellemeler; yumruk yerine sopalar, bıçaklar ve daha korkuncu silahlarla, tabancalarla çıkacaktır.

Bununla beraber bu kültür-fizik çalışmaları arkadaşlarımızı, en azından ileride karşılaşmaları muhtemel tehlikelere karşı psikolojik olarak hazırlıyordu. Savunma için yeterli hazırlık yapmamış olsak bile, fiilî saldırıların olabileceğine ihtimal vermek bile ileriye ait ciddî bir keşiftir. Keşke sağ teşkilatlar davamızı hep fikrî plânda sürdürebilseydi.Buna rağmen fiilî çalışmaların hazırlayıcısı asla biz olmadık.

YORUM ÇALIŞMALARI


Yorum çalışmalarımız saatlerce sürerdi.

Üst yöneticiler olarak bizler, haftalık toplantılarımızda iç politikadaki gelişmeler üzerine yorum yapıyorduk. İsabetli sonuçlara ve derin tahlillere ulaşamasak bile, ülkemizin iç politika gelişmelerini iyice özümlemiş oluyorduk. Bu çalışmalar, arkadaşlarımızın ileride seviyeli ve isabetli yorum gücüne ulaşmalarına vesile olacaktır. Ayda bir de ülkelerarası ilişkiler hakkında dış yorumlar yapıyorduk. O tarihlerde, dış haberler ağırlıklı “Yeni Gazete” isimli bir gazete çıkıyordu. Bu gazetede ve başka gazetelerde çıkan ülkelere ait haberleri, yorumları kesiyor, ülke ülke tasnif ediyor, dosyalıyor sonra da her önemli konuyu gündeme getirip topluca yorumlar yapıyorduk.Dünyayı, bölge bölge paylaşmıştık. Bana Çin ve Hind-i Çin düşmüştü.

Bu tarihlerde Çin’de meşhur kültür devrimi yapılıyordu. Dünya hep Çin’deki kültür devriminden bahsediyordu. Rusya ile Çin’in arası iyice açılıyordu. Komünizm için iki zıt kutup oluşuyordu. Diğer taraftan Çin’de bile Mao’nun saltanatı çalkalanıyordu.

Yorum çalışmalarında Aykut Edibali mutlaka bulunurdu. Bizim yorumlarımız ve görüşlerimiz üzerine bir değerlendirme yapardı. Yorum çalışmalarımız saatlerce sürerdi.

MAKALE ÇALIŞMALARI


Sonuç fikirlerimizin doğruluğunu ve haklılığını ortaya koyacak tarzda olacak

İleride gazetelerimiz, Mecmua’larımız olduğunda makaleler yazmak üzere Aykut Edibali, yönetiminde çalışmalar yapıyorduk. Aykut Edibali bize önce makale yazma tekniği üzerine bilgiler verdi. Bu teknik bilgileri bazı yazarların makalelerinin incelenmesinden çıkardığını ifade etmişti. Özetle şöyle bir teknik sunmuştu: “Önce incelememize esas teşkil edecek konu, anlaşılır bir tarzda ortaya konacak. Sonra konu hakkında çeşitli görüşler varsa onlar belirtilecek. Sonra bizim tezimiz ortaya konacak. Tezimizi destekleyen deliller sergilenecek. Sonra da bütün deliller ve görüşler ışığında bir sonuca varılacak. Sonuç fikirlerimizin doğruluğunu ve haklılığını ortaya koyacak tarzda olacak.”

Bu maksatla o tarihlerde meşhur olan yazarların makalelerini teknik yönden inceliyorduk. Ortaya koyduğumuz ölçülerle değerlendiriyorduk. Bize göre o tarihlerde bu tekniğe en uygun yazı yazan Çetin Altan idi. Şu itirafta da bulunayım. Örneğimiz Çetin Altan, kısa zamanda kafamızda monoton bir yazar haline gelmişti.

Tabii ki uygulama da yapıyorduk. Aykut Edibali bir konu ortaya koyuyor, sonra o konu üzerine deneme, makaleler yazıyorduk. Sonra yazdıklarımızı makale yazma tekniği ile değerlendiriyorduk. İşte bu çalışmalardır ki ileride aramızdan meşhur yazarların çıkmasını sağlayacaktır.

EV TOPLANTILARI


asgarî her hafta sırf Konya’da beşyüz kişiye konferans veriyorduk

Muhtelif mahallelerde, haftada bir gün mahalle halkı ile akşamları ev toplantıları yapıyorduk. Bu uygulama Konya’da (Necmettin Erişen’in organizesi ile) ve Afyon’da (Gecek adlı toplantılar) uygulanmıştır. Mahalle halkından on beş-yirmi kişi bir evde toplanıyordu. Birkaç arkadaşımız o toplantıya gidiyordu. Orada davamızı anlatıyor, Türkiye’deki sosyal, siyasal gelişmeler, dünyadaki uluslararası gelişmeler hakkında bilgi arz ediyorlardı. Böylece hem halk ile irtibat kuruluyor hem de arkadaşlarımız kültürel olarak kendilerini hazırlıyorlardı.

Daha önemlisi de arkadaşlarımızın sosyal ilişki yetenekleri artırılıyordu. Bu toplantıların verdiği cesaretle arkadaşlarımız, bir müddet sonra birer salon konferansçısı olacaklardır.

Bu çalışmalarda genellikle genç arkadaşlarımız görev alıyordu. Konya’da her hafta otuz kadar, geceleri ev toplantıları yapıyorduk. Demek ki asgarî her hafta sırf Konya’da beşyüz kişiye konferans veriyorduk.

KAHVE SOHBETLERİ


İki arkadaşımız birinin yanına oturmuşlar. Belli seremonilerden sonra başlamışlar anlatmaya. Adam şöyle söylemiş: “Şimdi ben aynı şeyleri üçüncü ikiliden dinliyorum.”

Her arkadaşımız, her gün hiç olmazsa bir kişiye davayı anlatmak mecburiyetinde idi. Sürekli propaganda esastı.Her mücadeleci, her an herkese; her türlü şartlar altında davasını aktarmalıdır.

Bu maksatla Konya’da yine Necmettin Erişen’in teşviki ile bir uygulama başlattık. Yaz tatili idi. Öğrenci arkadaşlarımızı topluyorduk. Onlara bir konuda seminer yaptıktan sonra, ikişerli gruplar halinde şehrin içine gönderiyorduk. Bu arkadaşlar, davayı en az iki kişiye anlatıp dönecekti. Dönüşlerinde görüştükleri kişiler, karşılaştıkları problemler ve insanların gösterdikleri tepkiler değerlendiriliyordu.Bu tarzda onbeş kadar grup şehre dağılıyordu. Dönüşlerinde onları genellikle ben dinliyor, değerlendirme yapıyor, gerekirse taktikler veriyordum. O zaman Konya’da küçük birkaç çay bahçesi var. Arkadaşlarımız çay bahçesine gidiyor uygun birini buldu mu yanına müsaade alıp oturuyor, sonra veryansın konuşmaya başlıyor. Espri olsun diye nakledeyim. İki arkadaşımız birinin yanına oturmuşlar. Belli seremonilerden sonra başlamışlar anlatmaya. Adam şöyle söylemiş: “Şimdi ben aynı şeyleri üçüncü ikiliden dinliyorum.”

Bu çalışmaların, arkadaşlarımızın sosyal ilişki yönünü geliştirdiğini sanıyorum. Bu, Konya’ya has bölgesel bir uygulama olmuştur.

TEŞKİLÂTÇININ NEFİS MUHASEBESİ

Aşağıda anlatacağım olaya, benzerliği dolayısıyla nefis muhasebesi ismini verdim. Yoksa aramızda bu ismi vermiyorduk.


Şayet devlet üzerinde milliyetçi kadrolar tam hakim olsaydı, bu hortumlama olmayacaktı

Teşkilâtçının, her olay üzerine davasını hatırlaması gerekir. Özellikle toplumda bozuk bir şey görürse davasını hatırlamalıdır. Gerekirse bu hissini birkaç kelime ile kendi kendine tekrar etmelidir. Diyelim ki, gazetede bir yolsuzluk olayı okudu. Şöyle düşünecek “Bu yolsuzluk olayı devlet üzerinde gayr-i millî unsurların etkili olmasından kaynaklanmaktadır. Bunu izale etmek için millî devlete ihtiyaç vardır. Şayet devlet üzerinde milliyetçi kadrolar tam hakim olsaydı, bu hortumlama olmayacaktı. O halde teşkilâtçı olarak benim görevim, bütün bunların olmayacağı millî devlete ulaşmak için gayret sarf etmek, kendimi buna hazırlamaktır.” Bu örneği her alanda uyguluyorduk. Meselâ, cinayet haberi alsak hemen bu önermeler silsilesini takip ederek vazifemizi hatırlamış oluyorduk.

Her gün onlarca örnekle bu düşünce sistemini tekrar ediyorduk. Bu da bizi, davamız konusunda bıçak gibi biliyordu. Bu örnekleme tamamen ilk dönemlerimize ait, daha sonraki dönemlerde fikriyatı korumamıza rağmen, bu formel tavrı sergilemeye devam etmedik.

0 yorum:

Yorum Gönder

"Mücadele Birliği nasıl ki kurluduğu yıllarda sahabe iştiyakı, imanı, gayreti ile çalışmışsa; Bugün de hiç bir grup, parti, şahıs tekelinde değildir.

Bu teşkilatın tezgahından geçenler yine aynı kardeşlik duyguları ile birbirlerine bağlıdır. Bunu ifsad eden, arada husumeti yayanlar asla Mücadeleci olamazlar!"

Son Yorumlar

İman Et
Mücadele Et
Zafer Senindir!
Zafer Hakkın
ve Hakk'a inananlarındır!
Kopyalama hakları: GNU, GÖBL.